Sahip Olmak ya da Olmak Üzerine
''Sahip oldukların, sonunda sana sahip oluyorlar.'' Dövüş Kulübü
Olmak Nedir?
''Ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok şeyin var demektir.'' Karl Marx
Günümüz tüketim toplumunda insanların çoğu kendisini sahip olduğu maddeler (ev, araba, mal mülk, statü vb.) üzerinden tanımlamaya çalışıyorlar. Mala, mülke, eşyaya sahip olmakla hayatını anlamlandırabileceğine inanan, en nihayetinde bu sahip olmaya çalıştığı maddelerin esiri olan insanların sayısı azımsanamayacak ölçüdedir. Bu sahip olma çabası neticesinde kişiliğini kaybeden, ihtiraslarına yenik düşen insan sayısı günden güne artıyor.
Endüstriyel din olarak ifade edilen tüketim toplumunun evde, sokakta, bilgisayar başında, kısacası her mecrada bizlere dayattığı sahip ol, daha fazlasını elde et, sen daha iyilerine layıksın gibi sloganlar beynimize hükmetmeye, bizi bizden almaya devam ediyor. Bu sonu gelmek bilmeyen kısır döngü neticesinde birçoğumuz ihtiyacımızdan daha fazla tüketmeye, eşya istiflemeye, bencilliğe yenik düşüyoruz.
Sahip olmak meselesi insanın belki de bu dünyadaki en büyük imtihanıdır. Bütün dinler, bütün inanışlar insana ihtiyacından fazlasına sahip olmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulunmuştur. Misal; Eski Ahit'te ''senin olan her şeyi terk et, kendini bütün zincirlerinden kurtar, ol.'' der ve arkasından Tanrı, İsrailoğulları'nı ihtirasa, sahip olma ve biriktirme eğilimlerine karşı uyarır ve bu emirlerine uymaları konusunda onları uyarır. Yine, İncil'de de insanların tüm açgözlülüklerinden sıyrılmasını ve yeryüzünde ihtiyacından fazlasına yönelmemesi emrolunur. İslamiyet'te de yine benzer şekildedir.
''Olmak'', kişinin herkeste (değişik oranlarda) var olan özelliklerini ve insancıl zenginliklerini değerlendirerek, onları geliştirmesi demektir. (Erich Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak, Say Yayınları, 2019, 118. s.) Bu tanımdan hareketle, sahip olmak kısa süreli bir hazzın ürünü iken olmak ise mütemadiyen devam eden bir varoluş olgusudur.
Olmak Nedir?
- Olmak, benliğimizin esiri olmama çabasıdır.
- Olmak, benciliğe mahkum olmama çabasıdır.
- Olmak, başka insanlarla paylaşmak, onlarla birlikte var olma mücadelesidir.
- Olmak, yüzeysellikten sıyrılmak, dayatılan olgunun ötesine geçebilmektir.
- İhtiras, nefret, kıskançlık gibi kötü özelliklerden sıyrılma çabasıdır.
- Kendini tanımaktır, bilincini ve bilinçdışını geliştirme çabasıdır.
- Doğanın sömürülme alanı değil, tüm canlıların ortak alanı olduğunu idrak edebilmektir.
Sahip Olmanın Kaybettirdikleri
- Sahip olma hissi kovaladıkça kaçan serap gibidir. Hep daha fazlasını düşlersin, daha fazlası için çalışıp çabalarsın ancak o alma tutkusu benliğini esir alır.
- Daha fazlasına sahip oldukça dünyanın en mutlu insanı olacağın vurgusu sana dayatılır ama kısa süreli hazdan öteye bir kazanımın olmaz.
- Değer yargılarını kaybedebilirsin, hep daha güçlü olmak, bunun için sömürmek gibi ihtiraslara kapılabilirsin.
- Tüketim kültürünün bir ögesi olarak her zaman emeğini sermaye sahibinin emrine verirsin.
''Ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok şeyin var demektir.'' Karl Marx
Sözün özü, hep daha fazlasına sahip olma dürtüsü hepimize kaybettirdi. Sahip oldukça mutlu olacağımızı sandık ama günden güne psikolojik problem yaşayan insan sayısı artıyor. İhtiraslar, bencillikler üzerimizde hakim olmaya başladıkça benliğimizi kaybettik, samimiyeti yitirdik. Sermaye sahiplerinin karını maksimize etmesi uğruna doğal kaynaklarımız, hayvanların yaşam alanları yok oldu, bizler ise bu sermaye sahiplerinin modern kölesi olduk. Yaşadığımız dünyayı daha iyi bir yer olarak bizden sonraki nesillere emanet etmek istiyorsak sahip olmaya değil olmaya çalışmamız şart.
Yorumlar
Yorum Gönder