Kayıtlar

Yusuf Atılgan ve Aylak Adam'ı

Resim
Yusuf Atılgan'ın Hayat Hikayesi Yusuf Atılgan, 1921'de Manisa'da doğmuş, 1922 yılında işgal altında olan Manisa yakıldıktan sonra Manisa ilinin Hacırahmanlı köyüne yerleşmiştir. Ortaokulu Manisa'da tamamlayan yazar, o dönemde (1936) Manisa'da lise bulunmadığından İzmir Lisesi'ne kayıt yaptırmak istese de köyde bakkallık yapan, tarla ve bağcılık işleriyle de uğraşan babasının bağbozumu işlerine yardım ettiğinden lise kayıtlarını kaçırmıştır. Bu nedenle Balıkesir Lisesi'ne kaydolan Atılgan'ın edebi dünyası burada temellenmiştir. Balıkesir çarşısında kiralık kitap veren bir kitapçıdaki hemen hemen tüm kitapları okumuş, bunun da etkisiyle edebiyat öğretmeni olma kararı almıştır. Her ne kadar ailesi ve yakın çevresi tıbbiyeye girme konusunda baskıda bulunsalar da kendi yolunu seçerek 1939 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı (o dönemki adıyla Türkoloji) bölümüne kaydolmuştur. Üniversitede birinci senesinin bitimiyle birl...

Haset ve Şükran

Resim
İnsan, olumlu duygular kadar olumsuz duygulara da yönelebilir. Olumsuz söz ve davranışlar hayatları zehirleyip, iyi olma/iyi kalma yolunda insanı geride bırakırken, olumlu duygular ise insanı daha iyiye daha güzele sevk edebilir. Bu uğurda insanın göstereceği çaba, insanın insan olma yolunda yol kat etmesini sağlayacaktır. İnsanı zehirleyen, kendi olmaktan, anlamlı yaşamaktan men eden duyguların başında haset geliyor. Melanie Klein, Haset ve Şükran adlı kitabında ''Kıskançlık, elinde olanı yitirmekten korkar; hasetse, kendi istediğinin bir başkasında olduğunu gördüğü için acı duyar. Hasetli kişi, haz ve memnuniyet görüntülerinden sıkıntı duyar. Ancak başkalarının sefaleti huzur verir ona.'' der. Hasetli kişi içten içe kendini kemirir, iyi olma hissiyatını yok eder, kötüye meyleder. Türkiye'de rekabet temelinde ilerleyen günlük yaşam insanları yıkıyor ve haset duygusuyla bünyeleri zehirliyor. Doğru bir iş yapan, işiyle ve kişiliğiyle ön plana çıkan birisi görüldü...

Bölüşmek Şart

Resim
İnsan olmak meşakkatli bir iş. İnsan acılarıyla düşe kalka var olur. İnsanın dünyadaki yolculuğu yarıklarıyla, kırıklarıyla ve çatlaklarıyla devam eder. Gönül yorgunluğu, yaralanmışlıklar hep hayatla iç içedir. Tüm bunlara rağmen, acılara, zulümlere kayıtsız kalır insan. Şükrü Erbaş ''İnsanı yaraları da birleştiremezse daha ne birleştirir'' diye sorar. Haklı bir sorudur. Dünya adeta bir mahşer yeri, her akşam hangi ülkede kaç kişi hayatını yitirmiş sorusunun cevabını aramakla zamanımız geçiyor. Olaylara ve ölümlere istatistiki veri olarak bakıp geçiyor pek çoğumuz. Halbuki, bir insanın ölümü tüm insanlığın ölümüdür. Kendi başımıza gelene kadar görmezden mi geliyoruz, vurdumduymazlık mı yapıyoruz sorusu zihnimi meşgul ediyor. Bu günler de geçer elbette. Ama, nasıl geçer? Ezer de mi geçer, deler de mi geçer, yoksa her şey düzelince vur patlasın çal oynasın anlayışına mı döneriz? Her olay, insana bir derstir oysa ki. Bazen olaylar insanın gözünü açar, açmalı da zat...

Kişisel Gelişim Çılgınlığında Kendiniz Kalabilmek

Resim
Yaşadığımız çağda pek çoğumuz hayatın daha hızlı aktığını fark ediyoruz. Yüksek tempoda yaşıyoruz. Hayatlarımıza sürekli yeni teknolojiler, trendler giriyor. Bu dönemde insanların durup soluk alması bilesi çok güç vaziyettedir. Çağın moda deyişi, değişime ayak uydurmak. Baş döndüren bir hız hayatlarımızın olmazsa olmazı haline geldi. Kısa zamanlarımıza çok şey sığdırmanın derdindeyiz. Artık bir koltuğa iki değil dört beş tane karpuzu sığdırmanın çabasındayız. Bu, başarısızlığa mahkum, beyhude bir çaba aslında. Tüm bunların neticesinde stres, depresyon ve tükenmişlik sendromları günden güne artıyor.  Sıkıştığımız noktada hayatlarımıza kişisel gelişimciler, yaşam koçları, pozitif düşün her şey güzel olacak diyerek bu işten ciddi paralar kazanan insanlar girdiler. Tılsımlı kitap satanlar, enerji taşı satanlar, kendine hayrı yokken başkalarına hayrı dokunacağı yalanını pazarlayanlar artıyor. Bu bağlamda yakın zamanda okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitabın adı Kişisel ...

İyi Olma Hakkı

Resim
İnsan hayatı yapılan seçimlerle ve bu yapılan seçimlerin sonuçlarıyla geçer. En sıradan kararlarımızda bile bir seçim yaparız. Bazen ezbere, düşünmeden ya da fark etmeden seçimler yaparız. Bazen de, anlamaya çabalayarak ve farkında olarak seçimler yaparız. Şu anki 'ben'imiz bugüne kadar yapmış olduğumuz seçimlerin bir toplamıdır. Her ne kadar genel geçer bir çizgisi olmasa da iyilik veya kötülük de bu seçimlerimizin, gitmeyi tercih ettiğimiz yolun bir izdüşümüdür. İyilik kavramının sözlük tanımı; karşılık beklenilmeden yapılan yardım, lütuf, kerem, ihsandır. İyilik, özü gereği karşılık beklememeyi gerektirir. Cemil Meriç'in ''İyilik eden mükafat bekliyorsa tefecidir.'' sözü iyiliğin özüne işaret eder. Vahşi kapitalist dünya düzeni insanları kazananlar ve kaybedenler olarak ikiye ayırmıştır. Her şeye rağmen kazanmak, kazanmak uğruna her yola başvurmak, düşene tekme atmak, başkalarının sırtına binerek yükselmek bu sistemde meşru kabul edilir. Bu nedenle, k...

İnsan Ne ile Yaşar?

Resim
İnsan, çözülmesi zor bir denklem. İnsan, okudukça bitmek bilmeyen bir kitap. Bazen yapan, bazen yıkan, bazen kuran, doğaya meydan okuyan, kendinden başka bir varlığa yaşam hakkı tanımayan da insan. İnsan, dünyaya gelmekle ana rahminin güvenilir alanından çıkarak dünyaya varoluş sancısıyla doğar. İnsanın doğarken ağlamasının sebebi de budur. Bu nedenledir ki varoluş sancısını dindirmek adına ilelebet bir çaba içerisinde geçer insanın ömrü. Kimimiz iyi bir ilişkiyle, kimimiz alıp tüketmekle, kimimiz kendimizi bir performans öznesi gibi sergilemekle, kimimiz de mevki/makam ve güç ile bu sancımızı dindirme ve/veya azaltma yolunu tercih ederiz. Hep ararız, kah buluruz, kah kayboluruz. Bazen düşeriz, daha kuvvetli kalkma çabası içerisinde oluruz.  İnsanın olduğu yerde tek bir doğru yoktur, insan yaşadığı çevre, ailesi, mizacı ve eğitimi gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle yaşayıp öğrenerek, tecrübe ederek kendince doğrusunu bulur, o seçtiği yolun yolcusu olur. Yaşamak, aramaktır. H...

Korona Günlerinde Hayat

Resim
Öncelikle merhaba, uzun zamandır hayat telaşı, bitmeyen işler, okunan kitaplar, izlenmesi gereken tiyatro oyunlarıyla, filmlerle, dost sohbetlerinde geçen günlerin döngüsü içerisinde yazmak eyleminden uzak kalmıştım. Her zaman aklımın bir köşesini kurcalayan, kafamda yer edinen konular olsa da kaleme dökme noktasında eyleme geçememiştim. Bugünler, bunlar için önemli bir fırsat. Öyleyse başlayalım. Çin'de başlayan Covid-19 salgını ülkemizi de etkisi altına aldı, bunun da beraberinde getirdiği süreçte  hayat olağan akışının dışına çıktı. Çocuklar okula gidemiyorlar, pek çok işyeri kapalı, hastaneler, eczaneler insanlarla dolu halde. İnsanca yaşamanın pek güç olduğu ülkemizde ekmek kavgası veren insanlara bir de hayatta kalma, hasta olmadan bu süreci atlatma kaygısı/korkusu eklendi. Özellikle, yaşamak için çalışmaktan başka bir çaresi olmayan, kimi kesim gibi neşesi yerinde olmayan, krizi fırsata çevirme imkanı bulamayan insanlar için zor günler başladı ve zorlukların derecesi ar...